Karadeniz, doğal güzelliklerinin yanında insanıyla da ülkemizin en renkli bölgelerden biri olmaya devam ediyor. Karadeniz denince buluşlardan, gülümseten pratik zekalı çözümlere ve fıkralara uzanan birçok şey akıllara geliyor. Karadenizlinin pratik zekası, karakteri, samimiyeti, olaylara bakış açısı, kendine özgü mizah tarzıyla birleşince Karadeniz’in güzellikleri başka bir kimliğe bürünüyor. Bu kapsamda Karadeniz’in doğal, tarihi ve kültürel güzelliklerinin en güzel yaşandığı şehirlerin başında gelen Kastamonu’da da, inanması güç bir olay yaşandı.
Taşköprü ilçesine bağlı Paşa köyünde ikamet eden Yakup Özkan, 2013 yılında kayınpederine kızarak evi ateşe vermesi sonucu köyde 6 evin yanmasına neden oldu. Mala zarar verme suçundan 20 yıl ceza alan ve ‘kızgın damat’ olarak bilinen Yakup Özkan, korona virüs tedbirleri kapsamında evine izinli olarak gönderildi. Köyde ilk olarak evleri yanan vatandaşlarla helalleşen kızgın damat Yakup Özkan, kendisine harçlık çıkartmak için düşünmeye başladı. Yaklaşık iki aydır yağmurun yağmaması nedeniyle mevsimin kurak geçmesi ve kırsal kesimdeki insanların geçim kaynağı olan mantarın da çıkmaması üzerine köyde gezdiği sırada başıboş akan suyu gören kızgın damat Yakup Özkan, 200 metre uzunluğu hortum satın alarak ormanlık alanı sulamaya başladı. 25 gün boyunca sabahtan akşama kadar ormanlık alanda nöbet tutarak ormanı sulayan kızgın damat Yakup Özkan, kanlıca mantarını yetiştirmeyi başardı. 1 haftadır suladığı ormanlık alandan mantar toplayan kızgın damat Yakup Özkan, şu ana kadar kilosu 50 liradan 15 kilogram civarında kanlıca mantarını sattı. Kızgın damat Özkan, cezaevinde mantar yetiştiriciliği kurslarına katıldığını ve tahliye olunca mantar yetiştiriciliğini yapacağını belirtti.
Yaklaşık iki aydır köylerine yağmur yağmadığını söyleyen kızgın damat Yakup Özkan, “Bende harçlığım çıksın diye çok düşündüm taşındım ne yapabilirim diye kendime bir iş imkanı oluşturmaya çalıştım. Bu fikir aklama geldi, mantar işini de sevdiğim için. Burada küçük bir ormanlık alan vardı, burada çöpler vardı, çöpleri temizledim. Taşköprü’de ilçe merkezine giderek 100 metre uzunluğunda hortum aldım. Köyümüze giden bir su hattı vardı, bostanlarda bozuldu kimsenin artık suya ihtiyacı kalmadı. Bir gün baktım çeşmedeki su boşa gidiyor, dereye doğru akıyor. Zaten gelen suda bağ bahçe sulama için kullanılan bir suydu. Bende fazlasını alıp bu ormanlık alanı her gün sularsam burada kanlıca mantarı biter” dedi.
Mevsimin kurak geçmesi nedeniyle 17 Eylül’de ormanlık alanı sulamaya başladığını belirten Özkan, “İlk 15 gün toprağı suya doyurdum. Ondan sonraki aşamada kitaplardan, kurslardan öğrendiğim kadarıyla nemlendirme işine geçtim. Her 10 dakikada bir nemlendirerek, bazen de 20 dakika civarında nemlendirerek ormanın içerisinin nemine göre sulamaya başladım, kurudukça nemlendirdim. Şu anda 1 haftadır mantarlar bitmeye başladı. Mantarların hepsi üst üste bitiyor. Bir gurupta 30 tane, 16 tane, 20 tane kanlıca mantarı bulunuyor. 1 metrekare alandan 1 kilo mantar çıkacak şekilde mantar vermeye başladı. 1 haftadır satış yapmaya başladım. 10-15 kilogram şimdiye kadar sattım. Kilosunu 50 liradan veriyorum. Alanda var. Şu anda Karadeniz bölgesinde bildiğim kadarıyla kanlıca mantı bulunmuyor. İnşallah emeklerimin karşılığını alacağım. 25 gün boyunca burada mücadele verdim. Sabah 06.00’da geldim, akşam saat 19.00’da eve gittim. Allah bereket versin, harçlığımı çıkartmaya başladım. Aileme de bir destektir bu. İnşallah cezaevinden de çıkınca aynı işi yapacağım” diye konuştu.
Ormanlık alanı hortumla sulamaya başlamadan önce çevresindekilerin kendisine güldüğünü hatta dalga geçtiğini anlatan Özkan, “Ben, bu işe başlamadım önce kısmen bazı dedikodular kulağıma gelmeye başladı. Kimisi güldü, kimisi dalga geçti, orman sulanır mı, bu şekilde mantar biter mi? Değişik değişik konuşanlar oldu, ama buyursunlar gelsinler baksınlar, buradan kendilerine mantar da ikram edeyim, para falanda istemez. Bir gün ben burada geziyordum. Tarlalarda dolaşıyordum. Ne yapabilirim diye düşünüyordum kendi kendime. Burayı gördüm dedim ki kendi kendime burada kanlıca mantarı olur. Hava durumuna bakıyorum, yağmur yağmayacak. Şu kadar kurak gidecek derken bende hemen hortumu aldım, ormanı sulamaya başladım. Bu şekilde de oldu yani” şeklinde konuştu.
Sabahtan akşama kadar ormanlık alanda nöbet tuttuğunu ifade eden Özkan, “Sabahleyin gün ışımasıyla saat 06.00 gibi buraya geliyorum, akşam saat 19.00’a kadar burada nöbet tutuyorum mecburen. Şu anda köyümüzde tarım arazileri ve bostanlar artık olmadığı için hayvanları başıboş bırakıyorlar. O yüzden hayvanlar, ormanlık alana giripte mantarları yemesin, ezerek zarar vermesin diye, ayrıca yaban hayvanları da geliyor, bazen bağırıyorum, korkup kaçıyorlar. O yüzden burada mecburen nöbet tutuyorum” ifadelerini kullandı.
2013 yılında mala zarar verme suçundan cezaevine girdiğini anlatan Özkan, şu ifadeleri kullandı: “Korona virüs nedeniyle devletimizin almış olduğu karar ile biz izne gönderildik. İznimiz üç defe 3’er ay olarak uzatıldı. Benim iki yıllık bir cezam kaldı. 8 yıldır cezamı çekiyorum. 20 yıl ceza aldım mala zarar verme suçundan. Yangında bütün köylüler zarar görmüş, devlet kendilerine yardım etti, evlerini yaptırdılar. Bende, cezaevinden izne gelince çoğunlukla evleri yananlarla barıştım, görüşüyorum, selamlaşıyorum.”
“Her çeşit mantarı iyi bilirim. Şu anda hayvanımız, bağımız bahçemiz yok. Tarım ve hayvancılıkla uğraşamıyoruz, annem babam yaşlı. Ben, iş yurtlarına da başvurdum. Oradan dergiler, kitapçıklar istedim. Cezaevinde boş zamanlarımda mantar yetiştiriciliği okudum. Salep yetiştiriciliğini okudum. Kurslara da katıldım. İnşallah tahliyemden sonra devletimizin de desteğiyle hem hayvancılık yapacağım, bir taraftan da mantar ve salep yetiştiriciliği işini de yapmak istiyorum.”
Kaynak: İhlas Haber Ajansı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.